KARACİĞER YAĞLANMASINDA BESLENME

KARACİĞER YAĞLANMASINDA BESLENME

 

Alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı (NON-AKLOKİK YAĞLI KARACİĞER yada non alkolik fatty liver disease nafld); dünya çapında hem yetişkinleri hem de çocukları etkileyen en yaygın karaciğer hastalığı türüdür ve dünyadaki kronik karaciğer hastalıklarının en yaygın nedenidir.

 

KARACİĞER YAĞLANMASI SİROZ YADA KANSERE ÇEVİRİR Mİ?

Alkoldışı sebepler nedenli yağlı karaciğer hastalığı, alkol alımı gibi kesin karaciğere zarar veren faktörlerin yokluğunda karaciğer hücrelerinde aşırı yağ birikimi ile karakterize klinik patolojik bir sendromdur. Alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığında toplam karaciğer ağırlığının>% 5'i olarak tanımlanan aşırı hepatik yağ oluşumu söz konusudur. ALKOLİK OLMAYAN KARACİĞER YAĞLANMASI siroza ve nihayetinde KARACİĞER KANSERİNE (hepatosellüler karsinoma) ilerleyebilir.

Bu süreçte karaciğer hasarının mekanizması “çok vuruşlu bir süreç” olarak kabul edilir. İlk "isabet" karaciğer yağında artışa yol açarken, sonraki çoklu faktörler iltihaplanmaya yol açar.  

 

Bildirilen alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı prevalansı Batı ülkelerinde % 30 ve Asya'da % 12-24'tür, hastalık patolojisini anlamanın küresel önemini gösterir. Genetik arka plana ek olarak vücut ağırlığı, diyet ve bağırsak mikrobiyomu gibi çevresel faktörler de alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı gelişiminde kritik faktörler olarak düşünülebilir.

 

KARACİĞER YAĞLANMASI VÜCUDUMDA HANGİ HASTALIKLARA SEBEP OLABİLİR ??

Alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı, genellikle aşağıdaki üç veya daha fazla özelliğin varlığıyla tanımlanan metabolik sendromun karaciğer belirtisi olarak tanımlanır: geniş bel çevresi;  kanda yüksek trigliseridler;  düşük yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL) hipertansiyon. Bu hastalarda, koroner kalp hastalığı, inme ve diabetes mellitus tip 2 (şeker hastalığı) geliştirme riski daha yüksektir. Alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı olan hastalar, kalp hastalığı için bağımsız risk faktörlerinin ötesinde, kardiyovasküler hastalık gelişimi açısından da daha yüksek risk altındadır.

 

KARACİĞER YAĞLANMASI NEDEN OLUR?

          Karaciğer yağlanmasının oluşumunda tek bir faktör etkin değildir. Yüksek enerjili diyetler, hareketsiz yaşam tarzı, genetik yatkınlıklar önemli ölçüde oluşumuna katkı verirken lipit/yağ metabolizması bozuklukları, oksidatif stres ve endoplazmik retikulum stres ile ilişkili mekanizmalarla birlikte mitokondriyal disfonksiyon oluşumunda rol almaktadır.

 

KARACİĞER YAĞLANMASININ İLAÇ TEDAVİSİ

Şu anda, alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı için ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylanmış farmakoterapi tedavisi bulunmamaktadır. Mevcut tedavi, kilo kaybına ulaşmak için yaşam tarzı değişikliğine odaklanmaktadır.

Onaylanmış kilo verme ilaçları, kardiyovasküler sağlık gibi diğer komorbiditeler dikkate alınarak kullanılabilir.  Şu anda beş adet FDA onaylı ilaç bulunmaktadır: orlistat (reçete: Xenical; reçetesiz: Alli), lorcaserin (Belviq), phentermine-topiramat (Qsymia), naltrekson-bupropion (Contrave) ve liraglutide (Saxenda). Kilo verme ilaçlarının uygunluğu hekim değerlendirmesine bırakılmıştır. 

KARACİĞER YAĞLANMASI VE BARİATRİK -METABOLİK CERRAHİ

Bariatrik ve metabolik cerrahi, yaşam tarzı önlemlerinin başarısız/ yetersiz olduğu veya cerrahinin faydalanabilecek kriterlerin mevcut olması durumunda alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı olan hastalarda altta yatan obeziteyi tedavi etmek için bir seçenek olabilir.

TÜP MİDE AMELİYATI KARACİĞER YAĞLANMASI ÜZERİNE ETKİLİ Mİ?

Yapılan bir çalışmada tüp mide (sleeve gastrektomi) operasyonu geçirmiş hastalar 1 yıl boyunca gözlemlenmiş ve ağırlık kaybına ek olarak karaciğer fonksiyon testlerinde, total kolesterol, TG, HbA1C (%) değerinde, HOMA-IR skorunda da anlamlı düşüş, HDL değerinde anlamlı yükselme saptanmıştır. Karaciğer fibrozisi için son yıllarda kullanılmaya başlanan non-invaziv bir test olan GPR değeri ile hem karaciğer fibrozisi hem de inflamasyon değerlendirilmesinde kullanılan NLR değerinde anlamlı düşüş belirlenmiştir.

 

KARACİĞER YAĞLANMASI VE DİYET

          Vücut ağırlığı yüksek kişilerde karaciğer yağlanmasının daha sık ve yoğun görüldüğü bilinmektedir bu sebeple karaciğer yağlanması olan kişilere enerji kısıtlaması yapılan bir diyet planlanması önerilmektedir. Beslenme uzmanı /diyetisyen tarafından kişiye özel olarak en az 500 kalori açıkla planlanacak bir diyet önerilmektedir. Kalori kısıtlaması kilo vermeyi destekler ve daha sonra karaciğerden yağ mobilizasyonunu destekler.

 

KARCİĞER YAĞLANMASI OLAN BİREYLERDE BESLENME NASIL OLMALIDIR?

Diyetteki karbonhidrat kaynaklarının azaltılmasının, yağ bileşeninin azaltılmasından daha önemli bir yararlı etkiye neden olduğu görülmektedir. Özellikle bitkisel kaynaklı, düşük karbonhidrat ve şeker içeren yüksek proteinli kalori kısıtlı bir diyet, karaciğer fonksiyonu ve kas katabolizması tehlikeye atılmadığında karaciğer yağlanmasını azaltarak ve insülin direncini azaltmak için umut verici bir terapötik strateji olacaktır.

 

KARACİĞER YAĞLANMASI OLAN KİŞİLERDE HANGİ DİYETLER ÖNERİLİR?

          Akdeniz diyeti, karaciğer yağlanmasını yönetimi için en çok önerilen diyet modelidir. Kalori kısıtlamasından bağımsız olarak çeşitli çalışmalarda karaciğer steatozunu iyileştirme yeteneğini göstermiştir. Akdeniz diyeti, geleneksel olarak bitki bazlıdır (tam tahıllar, baklagiller, meyve, sebzeler), karbonhidrat bakımından daha düşük (sınırlı basit şekerler ve rafine karbonhidratlar) ve tekli doymamış (çoğunlukla zeytinyağı) ve omega-3 yağları bakımından zengindir. Sınırlı kırmızı et ve sınırlı az yağlı süt ürünleri içerir. Yapılan çift kör bir çalışmada Akdeniz diyeti, kardiyovasküler riski olan hastalar için mevcut diyet standardına göre modellenen düşük yağlı / yüksek karbonhidratlı bir diyetle karşılaştırdı (yani, Amerikan Kalp Derneği diyet önerileri).  Genel olarak, denekler, düşük yağlı/yüksek karbonhidrat karşılaştırma diyetine kıyasla, Akdeniz tipi beslenme uyguladıktan sonra karaciğer yağ içeriği ve insülin duyarlılığında (kilo kaybından bağımsız olarak) daha büyük bir azalma yaşadı.

 Akdeniz tipi beslenme bu etkiyi nasıl sağlamaktadır?

Akdeniz tipi beslenmenin karaciğer lipit metabolizması ve dolayısıyla karaciğer yağlanması önlenmesi üzerindeki yararlı etkileri, dengeli bir çoklu doymamış yağ asidi (omega-6/ omega-3) bileşimine sahip olmasıyla bağıntıldır. Kırmızı et yerine deniz ürünlerini kullanmasına ek kurubaklagil ve sebzelere yer vermekte bu sayede dengeli bir yağ porfiline katkı sağlamaktadır. Yağ kaynağı olarak çiğ kuruyemişler, zeytinyağı kullanımı önerilmektedir. Bu sayede lipit metabolizması düzenlenerek karaciğer yağlanmasının azalmasına katkı sağlamaktadır.

Akdeniz tipi beslenme, antioksidan etkisi yüksek olan polifenoller, flavonoidler ve karotenoidlerden zengindir.  Karaciğer yağlanması oluşumunda oksidatif stresin rolü olduğu bilinmektedir. Oksidatif stresin azaltılması için antioksidanlara diyette yer verilmelidir. Polifenoller, flavonoidler ve karotenoidler; meyve ve sebzelerde bolca bulunmaktadır. Kırmızı şarapta bir stilben polifenol içeriği olan resveratrolün damar, kan trombositleri ve pıhtılaşma ve plazmanın fibrinolitik sistemi gibi üç bileşeni etkileyerek karaciğer koruyucu aktivite gösterdiği gösterilmiştir. Karotenoidler içinden güçlü antioksidan etkilere sahip olan likopen de oksidatif stresi azaltarak karaciğer koruyucu etkiye katkı vermektedir. Likopen; kırmızı renkli sebze ve meyvelerde bulunmaktadır özellikle domates ve ürünlerinde yüksek miktarda bulunmaktadır.

 

KARACİĞER YAĞLANMASI İÇİN YAŞAM TARZIMI NASIL DÜZENLEYEBİLİRİM ?

MISIR ŞURUBU (FRUKTOZ ŞURUBU) ve KARACİĞER YAĞLANMASI ÜZERİNE ETKİLERİ

1.Eklenti Şeker Tüketimi Azaltılmalıdır

Kanıtlar, rafine şeker alımı (özellikle fruktoz formda, mısır şurubu) ile karaciğer yağlanması arasında ilişki olduğunu göstermektedir. Fruktoz (ağırlıklı olarak sofra şekeri ve mısır şurubundan) Batı tipi diyette fazla tüketilmektedir. Ortalama bir kişinin diyeti için fruktoz, kalori alımının % 10'unu oluşturur. Fruktoz açısından zengin diyetler, trigliseridlerin hepatik sentezini arttırdığı için özellikle paketli ürünlerdeki eklenti şekerlerden kaçınılmalıdır. Karaciğer yağlanmasını arttıran bağımsız risk faktörlerinden biri şeker ile tatlandırılmış içecekler olarak belirlenmiştir. Kola, gazoz, hazır meyve suyu (paketlemiş meyve suları) ve limonatalar, karaciğer yağlanması için risk faktörüdür. Paketli gıda ve şekerli içeceklerin tüketimin azaltılması önerilmektedir.

KAHVALTILIK GEVREKLER VE İŞLENMİŞ GIDALARDAKİ ŞEKER KARACİĞER YAĞLANMASI ÜZERİNE ETKİLİ Mİ?

Birlikte ele alındığında, enerjisi yoğun gıdaların hazır erişilebilirliği, kahvaltılık tahıllar gibi gıdalardaki gizli şekerler ve yüksek oranda işlenmiş hazır gıdalara yönelik genel bir eğilim, besin açısından zayıf bir diyete ve dolayısıyla metabolik hastalığa katkıda bulunur. Belirli makro besinlerin ve mikro besinlerin dengesizliği ve yetersizlikleri, alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı patogenezi ve ilerlemesi ile ilişkili anahtar süreçleri etkiler.

 

2. Karaciğer Yağlanması Tedavisinde E Vitamininden Zengin Bir Beslenme Sağlanmalıdır Ve E Vitamini Takviyesi Yapılabilir

E vitamini, doğadaki en güçlü antioksidanlardan biri olmasının yanı sıra, gen ekspresyonunun düzenlenmesinde, enflamatuar yanıtlarda ve hücresel sinyallemenin modülasyonunda yer alan temel yağda çözünür antioksidan olarak kabul edilir. E vitamini kaynakları, çoklu doymamış yağ asitlerine benzer ve zeytinyağı, fındık ve yeşil sebzeleri içerir; bu nedenle, tipik Batı diyetinde de E vitamini eksikliği görülmesi muhtemeldir. Alkol dışı karaciğer yağlanması mevcut ancak diyabetik olmayan hastaların tedavisinde (PIVENS) günde 800 IU E vitamini (α ‐ tokoferol) takviyesinin (diyabeti olmayan kişilerde) karaciğerde yağlanma ve inflamasyonu iyileştirdiği belirlenmiştir.

 

3. D Vitamini Eksikliği, Karaciğer Yağlanması İçin Risk Faktörü Olabilir

Son epidemiyolojik kanıtlar, alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı olan hastaların genel popülasyona göre daha sık D vitamini eksikliği olduğunu ve dolaşımdaki D vitamini düzeylerinin fibrotik evrimin derecesi ile orantılı olduğunu göstermektedir. Bu sebeple D vitamini eksikliğinin sorgulanması ve eksiklik söz konusuysa takviye edilmesi gerekmektedir.

 
4.Çinko Eksikliği, Karaciğer Yağlanmasın İçin Risk Faktörü Olabilir.

Yapılan bir meta-analiz çalışmasında serum çinko seviyeleri, karaciğer yağlanması ile ilişkili bulunmuştur. Çinko dengesinin bozulması insülin direncini eşliğinde getirirken aşırı demir yükü ve karaciğerde yağlanmayı başlatmaktadır. Düşük serum çinko seviyeleri, alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı olan hastalarda önemli hepatik fibroz (karaciğer hücrelerinde siroza ilerleyebilen bozukluk) için bağımsız bir risk faktörüdür.

 

5.İdeal Ağırlığınızın Üzerindeyseniz Ağırlık Kaybı Karaciğer Yağlanmasının Azalmasına Katkı Sağlar Mı?

Vücut ağırlığının, ideal ağırlığın üzerinde olması karaciğer yağlanması için risk faktörüdür. Değiştirilebilir koşullar olarak kabul edilen çeşitli yaşam tarzı ve diyet faktörleri, alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı ile ilişkilendirilmiştir. Kilo kaybına yol açan yaşam tarzı değişikliği, alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı tedavisi için mevcut standarttır. Kilo kaybı, nasıl elde edilirse edilsin genellikle hepatik steatozu azaltır. % 5'lik bir kilo kaybının steatozu azalttığı, % 7'lik (veya daha fazla) bir kayıp alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı histolojisini iyileştirdiği ve % 10 veya daha fazla kilo kaybı karaciğerde siroza gidişin yani fibrozun gerilemesini etkileyebileceği ortaya koyulmuştur

Kızarmış gıdalar, rafine tahıllar, işlenmiş et, ve fruktoz açısından zengin besin maddeleri alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı riskini artırdığı bildirilmiştir. Alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı riskini azaltmak için tam tahıllar, baklagiller, probiyotik süt ürünleri, sebze ve meyvelerin tüketimi önerilmektedir ve bu besinlerin porsiyonları kişiye özel olacak şekilde planlanmalıdır.

 

6.Lifli Beslenme Karaciğer Yağlanmasını Azaltır

Diyet lifi alımı, mide boşalmasını geciktirir ve yemek sonrası kan şekerini düşürür. Ek olarak, araştırmalar diyet lifinin lipit atılımını destekleyebileceğini göstermiştir. Ayrıca diyet lifi, insülin duyarlılığını artıran ve hepatik lipid metabolizmasını düzenleyen kısa zincirli yağ asitleri (propiyonik asit, bütirik asit vb.) üretmek için bağırsak mikroorganizmaları tarafından fermente edilir. Tüm bu mekanizmalar ile diyet lifi, alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı riskini ve şiddetini azaltmaktadır. Bazı çalışmalarda tahıllar, meyveler, sebzeler kaynaklı diyet liflerinin tip 2 diyabet, hipertansiyon, hiperürisemi, kardiyovasküler hastalıklar ve kanser gibi hastalıklarla azalmış risk ile ilişkili olduğunu doğrulanmıştır. Ek olarak, diyet lifi alımı ile alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı arasındaki ilişki rapor edilmiştir. Hollanda'da yapılan kesitsel bir çalışma, yüksek yağlı karaciğer indeksi olan katılımcılar arasında diyet lifi alımının düşük olduğunu göstermiştir.

7.Yükserk Proteinli Düşük Karbonhidratlı Beslenme Karaciğer Yağlanmasının Azalmasına Katkıda Bulunabilir Mi?

Diyabet ve kalp-damar hastalığı gelişimindeki rollerinden ötürü dikkatler büyük ölçüde CHO ve yağa odaklanmış olsa da yeni çalışmalar proteinin yeterli ve dengeli alımının yağ seviyelerini düşürmeye katkı sağladığını göstermektedir. Yüksek proteinli bir diyetle (% 30 protein, %40 CHO) beslenen diyabet ve alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı bulunan  37 hastadan oluşan prospektif bir çalışma, proteinin hayvandan veya bitkiden gelip gelmediğine bakılmaksızın, karaciğer yağlanmasında azalma gözlemlendiği saptanmıştır.

Yağ dokusu, insülin direnci indeksi ve hepatik nekroinflamasyon belirteçlerinin seviyeleri azaldı. Orta derecede karbonhidrat kısıtlamasını (kalorinin% 30'u) yüksek proteinli bir diyetle (% 30) birleştiren son çalışma, yüksek karbonhidrat (% 50), normal protein (% 17) diyetinde gözlenen , diyabetli yetişkinlerde mutlak hepatik yağ içeriğini % 2.4 oranında azalttı. Yüksek proteinli bir diyet, lipit ve dallı zincirli amino asit (BCAA) katabolizmasını artırarak, mitokondriyal oksidatif kabiliyetini artırarak ve yağ asidi desatürasyonunu, oksidatif stresi azaltarak yüksek yağ ve karbonhidrat alımından bağımsız olarak alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı bir fare modelinde hepatik steatozu iyileştirmiştir. 

 

PROTEİN VE GLUTAMİNDEN ZENGİN BESLENMENİN KARACİĞER YAĞLANMASI ÜZERİNE ETKİLERİ

Çalışmalar son dönemde dallı zincirli aminoasitler (BCAA) ve glutamin üzerine yoğunlaşmakta olup bu aminoasitlerden zengin bir diyet ve diyet takviyesinin karaciğer yağlanmasını azalttığı yönündedir ancak bu konuyla ilgili daha büyük ölçülü çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

 

8.Kurkumin (zerdeçal) Gerçekten Her Hastalığın Çaresi Mi?

Kurkumin bir serbest radikal temizleyici görevi görür ve lipid peroksidasyonunu ve oksidatif DNA hasarını engeller. Randomize, çift kör, plasebo kontrollü bir çalışmada, alkol dışı yağlı karaciğer hastalarında kısa süreli kurkumin uygulaması, hepatik yağ içeriğini ve metabolik profili iyileştirmiştir. Çalışmalar kurkumin takviyeleri ile yapılsa da zerdeçal doğal bir kurkumin kaynağıdır. Yağ ile çözülüp karabiber ile birleştirildiğinde zerdeçaldan elde edilen kurkuminin biyoyararlanımı artmaktadır. Bunun için 1 çay kaşığı kurkumin + yarım çay kaşığı karabiberi tükettiğiniz yoğurtlarınıza ekleyerek tüketebilir, yemeklerinize zerdeçal-karabiber eklentisi yapabilirsiniz.

 

9.Yeşil Çay Karaciğer Yağlanmasını Riskini Azaltabilir.

 Polifenoller ve kateşinler açısından zengin olan yeşil çay, doğal olarak kan yağlarını düşüren antioksidan ve termojenik ajandır.  Hepatik steatoz ve karaciğer hasarı üzerindeki yararlı etkileri, hem genetik hem de diyet kaynaklı olan alkolsüz karaciğer hastalığı bulunan kişilerde yapılan bir incelemede koruyucu bir etkisi olduğu saptanmıştır. Yeşil çayın alkol dışı yağlı karaciğer hastalığına  karşı koruduğu mekanizmalardan biri, Sirt1 ve Pparα gibi mRNA hedeflerinde bir artışa eşlik eden miR-34a ve miR-194 aşağı regülasyonu ile bağıntılı olabileceği saptanmıştır.

 

10. Kahve Tüketimi, Karaciğer Yağlanmasına Karşı Hem Koruyucu Hem De Şiddetini Azaltıcı Etki Gösterebilir.

Kahve alımının alkoldışı yağlı karaciğer hastalığı şiddeti ve pozitif klinik sonuçlar üzerindeki etkisine dair pek çok çalışma bulunmaktadır. Bununla birlikte, kahvenin ve kafein dışındaki belirli biyoaktif bileşenlerin, alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı prevalansını ve inflamasyonunu azalttığı saptanmıştır. Kahvenin alkolsüz yağlı karaciğer hastalığında hepatoprotektif (karaciğer koruyucu) etkilerinin altında yatan birkaç olası mekanizma arasında antioksidatif, antiinflamatuar ve antifibrotik etkiler bulunmaktadır.

 

11. Sağlıklı Yağların Tüketimi, Sanıldığı Gibi Karaciğer Yağlanmasını Arttırmaz.

Diyetle alınan tekli doymamış yağ asitleri (MUFA'lar; ör. Oleik asit) ve çoklu doymamış yağ asitleri (ör. Linoleik asit [n-6], alfa-linolenik asit [n-3] ve araşidonik asit), karaciğerde trigliserit birikimini ve iltihaplanmayı azalttığı bazı çalışmalarda gösterilmiştir. Bu yağlar; fındık gibi yağlı tohumlar, avokado, zeytinyağı gibi sağlıklı yağ kaynaklarına yer verilmesi karaciğer yağlanmasını azaltmaktadır. Örneğin, prediyabetli 43 denekte 12 haftalık çoklu doymamış yağlardan zengin bir diyetle karaciğer yağının düşürüldüğü ve hem hepatik hem de toplam insülin duyarlılığını geliştirdi. 12 ay boyunca günde bir gram çoklu doymamış yağ asidi  (n-3) takviyesi alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı bulunan hastalarda denenmiş ve sonuç olarak lipid oksidasyonunu iyileşmiş hepatik steatozu ve artmış insülin duyarlılığını sağladığı saptanmıştır.

 

TEREYEĞI KUYRUK YAĞI VE KARACİĞER YAĞLANMASI

Ancak tereyağ, kuyruk yağı, iç yağ, kırmızı et ve işlenmiş etlerin fazla tüketimi, doymuş yağ tüketimini arttırarak karaciğer yağlanmasını arttırmaktadır.

 

12.Barsak Sağlığı, Karaciğer Yağlanmasının Azaltılmasında Anahtar Rolü Oynamaktadır.

Barsaklarda yaşayan faydalı ve zararlı mikroorganizmaların tümü bağırsak mikrobiyotamızı oluşturmaktadır. Kötü olarak adlandırdığımız mikroorganizmaların artması ile bağırsaklarda disbiyoz dediğim dengesizlik durumu gerçekleşir. Disbiyoz sonucunda bağırsak geçirgenliği artmakta ve aşırı bakterinin çoğalmaktadır. Bu durumda hepatotoksik maddelerin üretimi artar. Bunun sonucunda bakteriyel bir translokasyon gerçekleşir ve karaciğerde inflamatuvar hücrelerin aktivasyonu ile alkol dışo yağlı karaciğer hastalığı riski artmaktadır. Bu konuda probiyotik ve prebiyotikler gibi bağırsağı düzenleyici takviyelerin kullanılması faydalı olabilir.

 

PROBİYOTİK NEDİR PREBİYOTİK NEDİR?

Probiyotikler, bağırsaklar için faydalı olan mikroorganizmalarken prebiyotikler bu mikroorganizmaların varlığını sürdürebilmek adına kullandığı besinlerdir. Probiyotik besinlere yoğurt, kefir gibi fermente süt ürünleri, turşu, tarhana gibi besinler örnek verilebilirken prebiyotiklere enginar, kereviz, kuşkonmaz, soğan, sarımsak gibi besinler örnek verilebilir. Ek olarak hekim/diyetisyeninizin önerisi ile L.rhamnosus GG suşunu içeren bir probiyotik takviyesi alabilirsiniz.

Bursa Diyabet ve Obezite Kliniği (BUDOM) olarak sağlıklı mutlu günler dileriz.

www.budom.com.tr

 

HAZIRLAYAN: Diyetisyen Burcu Negizsoy

0543 269 31 50

 

KAYNAKÇA:

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32340286/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24199670/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/33330594/

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7710900/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/33213977/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32395240/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32171275/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31910319/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31987796/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/33095789/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32412597/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32119738/

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5347097/

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4926461/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29854813/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30721959/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29785077/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31817648/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31137547/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31589177/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32605253/

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kodanka Yazılım